Bir büyük kentin belediye başkanının görevi ne olmalıdır? Hele bu kent ülkenin başkenti ise… Ankara’dan söz ediyorum. Kuvayi Milliye’nin başkentinden.
*
30 Mart’taki yerel seçimlere 52 gün kaldı. Yarışın CHP ve AKP arasında geçeceği Ankara’daki başkan adayları belli. Şu ana kadar AKP’li Belediye Başkanı Melih Gökçek’in yap(a)madığını CHP’nin adayı Mansur Yavaş kazanırsa yapacak mı? (Yazı boyunca “Büyükşehir Belediyesi” demeyeceğim. Bence kentin adını söyleyince zaten bu anlaşılıyor. Anlamsız biçimde ya da kanundaki ifadeyi kullanmak için, alışkanlıkla Büyükşehir Belediyesi veya Başkanı demek işi uzatıyor. Çok gereksiz. Aynı kentteki diğer belediyeler semt adlarıyla anılıyor zaten.)
Yol, su, kaldırım, cadde, park, sağlık, kültür ve benzeri uygulamalar bir belediye için zorunlu ve herkesin yaptığı icraatlar.
“Aynı şeyleri ben de yapacağım” demenin bir anlamı yok. Lafı uzatmadan kestirmeden söyleyeyim.
Başkentin amblemlerinde kullanılan kedi de, keçi de bizim ama, Ankara’nın temel özelliği “Kuvayi Milliye merkezi” ve “Başkent” olmasıdır.
Atatürk’ün, Anadolu’nun ortasındaki bozkırda yoktan var ettiği eski kadim bir uygarlık bölgesi olan Ankara’da bir “Kuvayi Milliye kenti projesi” uygulanmalıdır.
Sayın Mansur Yavaş umarım kazanır. Ama, bu kazanç “Melih Gökçek bir yol yapıyordu, ben iki yol yapacağım” biçimine dönüşürse pek de anlamlı olmaz.
Yani ne yapılmalı?
Çanakkale’nin bir açık müze olması gibi, Ankara Kuvayi Milliye, Kurtuluş Savaşı açık müzesi olmalı.
Turistleri çekecek biçimde havaalanı bölgesi, Ulus semti, eski Çankaya canlandırılmalıdır.
Bizi anlatan şey bir “Atakule”, “Ankara kedisi”, “Ankara keçisi” ve “cami minaresi, kubbesi” değildir.
Mimar olsaydım bunları ben çizer –ücretsiz- verirdim ama değilim. Yapabildiğimi yapıyor ve düşünce üretimine şimdiden katkıda bulunuyorum!
*
Avrupa’nın her kentinde bir “eski” kent, bir de “yeni” kent bölgesi var. Eski kent bölgeleri tümüyle tarihlerini yansıtıyor ve turistler o bölgeler için akın ediyor. Ankara da bu duruma getirilmelidir.
***
REKTÖRLER NEDEN VE NİÇİN KORKUYORSUNUZ?
Önemli başka bir konuya da değinmek istiyorum. Çeşitli üniversitelerden genç öğrenciler, bugünlerde davette bulunuyor; konferans, söyleşi ya da panele katılmamı istiyor.
Bu davetlerin kimilerine gidiyoruz, ama kimileri de son anda iptal ediliyor!
Öğrenci topluluklarının üyeleri ya kendi görüşleri ya da anket sonucu davette bulunuyor ama rektörler hâlâ korktukları için okullarına gitmemi engelliyor.
Bu durum şahsım açısından değil ama aydınlanmanın merkezlerinden olan üniversiteler ve onları yönetenler açısından hem ayıp, hem de acınacak bir durum.
Şimdilik bu hocaların adlarını vermeden sorayım: “Ey rektörler, hâlâ kimden neden ve niçin korkuyorsunuz?”
*
GÜNÜN SÖZÜ:
Siyasette hiçbir şey tesadüf değildir, eğer öyle görünüyorsa çok iyi planlanmıştır. – ROOSEVELT
(Yurt Gazetesi, 06.02.2014, Perşembe)
|