Bizim politikalarımızın bir türlü iktidar olamamasının sırrını buldum galiba!.. Biz Atatürkçüler, onu bunu eleştirip hataları göstermekte pek becerikliyiz. Bu yıllardır böyle. Lafta bir numara, icraatta son numarayız! Birbirimizin paçasına yapışıp, hak edenleri aşağıya çekmede, iyi kulis yapanları ise üste çıkarmada becerimiz tartışılamaz. Hadi içimizdeki sorunlar bir yana, diyelim ki, birlik olduk ve iktidara gelmek istiyoruz. Ama yıllardır gelemiyoruz. Çünkü bugüne kadar hep bir “akıllı” arayarak hata yaptık. Örneğimiz Atatürk ya; takip edeceğimiz, arkasında yürüyeceğimiz liderin de “çok akıllı” olmasını istedik durduk. Kanımca en büyük hatayı da burada yaptık. Bence, bize bir “deli” lazım. Yaşadığımız, gördüğümüz tüm sorunları “akılla” ve bir “akıllı” ile aşmamız mümkün mü? Karşı örnekleri de görünce, tekrar ediyorum: bize bir “deli” lazım. Çılgın bir lider, korkusuz devrimci bir lider, icazet peşinde koşmayan bir lider… * Toplumun durumunu da anlatmalıyız. Gezi uyanışına kadar uyutulan bir toplumdan söz ediyorum. Bunu anlatmak için eski bir yazıya, 3 yıl önce yazılmış bir yazıya gitmek istiyorum. “Şimdi birden aklıma Anthony Hopkins’in muhteşem performansı ile zihnime kazınan ‘Hannibal’ın o tüyler ürperten sahnesi geldi. Hani ziyafet sofrasına uyuşturulmuş olarak oturan delikanlının kafatası açılarak, canlı insan beyninin mönüye dâhil edildiği sahne. O delikanlının uyuşturulmuş hali ile o masadaki bön ama mutlu yüzünü hatırlıyor musunuz? Ben hiç unutmadım.” (Bu Şarkıda Ahenk Yok, NPQ Türkiye, İstanbul, 2010, Cilt 8, Sayı 2, s.15) Bu satırların yazarı Erkan Mumcu… Hani, AKP’nin eski Turizm, Milli Eğitim ve Kültür Bakanı. Anavatan Partisi’nin eski Genel Başkanı. Merkez Sağ’ın birleşememesinin mimarlarından biri… Tüm sağ oyların AKP’ye akıtılmasının sorumlularından biri. Yukarıdaki satırlarında anlattığı “uyuşturulmuş, ama beyni canlı canlı çıkarılırken bile mutlu görünen” bir toplumun yaratılmasına katkısı olanlardan biri. Ama Allah var, siyaseti olmasa da kalemi kuvvetli. O yüzden teşekkür etmeli uyarılarına. * Siyasetin hır gürü, kavgası, tozu dumanı içinde, birbirini yemeye çalışan kankaların durumunu da 3 yıl önce ne güzel anlatıyor Mumcu: “Zafer kutlamalarına davet edilmeyi bekleyenler, o sofrada kendilerinin ziyafet olarak sunulacağının ayırdında değillerdi!” Ne muhteşem bir öngörü, uzak görü... Tanrılar Dağı Olympos’taki kavga öncesi güç paylaşımı bir yere kadar gidebildi. Bir sonraki tanrılar ittifakını görene kadar. Ama ya şuna ne demeli: “Asla davet edilmeyeceğiniz bir sofraya ağız şapırdatmak mı? Belki evet… Çünkü bu yeterince alçaltıcı bir tutum idi...” * İktidar ve güç şarkısının yakın zamanda ahenginin bozulacağını ta o zamanlarda hissetmiş Erkan Mumcu. E, kimi sözler söylendiği anda değil, çok sonra, yeri geldiğinde büyük anlam kazanıyor kuşkusuz. “Bu Şarkıda Ahenk Yok” diye başlık atan Mumcu’ya kulak vermemişiz: “Eğer güç, bir yerde birikmiş ve yoğunlaşmış ise değiştirip dönüştürülebileceği her şeyi kendi karakterine maruz bırakacaktır. İster devlet, ister toplum, ister kültür, ister dere, ister deniz, ister okyanus, isterse atmosfer; fark etmez…” O güç AKP İktidarında birikti, volkanik patlamalarla çevresine zarar verir oldu. Ne diyor uyarı yazısı: “İsterse okyanus olsun fark etmez!...” 3 yıl önceki satırların yazarı “Cemaate yakın”, belki de “içinden” biri. Bugünü yaşarken, o günden büyük bir uyarı geldiğini görmemişiz. “Akıllı” beyinler, aklının esiri olup, “Yok, öyle şey olmaz” yanılgısına düştüğü için kimi uyarıları kabul edemiyor. Yapımızın doğası yüzündendir mutlaka. “Fark etmez; çünkü ‘güç’ yine doğası gereği kendisini denetleyebileceği veya yönetebileceği bir özden yoksundur. Ancak kendi cinsine ve cismine uygun bir başka güç tarafından dengelenebilir. Kendini aşan bir güç tarafından yönetildiğinde ise, durum yeniden başa dönmüş, döngü tekrarlanmış olur.” Duruma uygun ya da durumu özetleyen müthiş bir yazı… Devamı da var. Meraklısı yazının tümünü bulmaya çalışsın. Bulamayanlara, gündem değişmez ise, gelecek yazıda benden bir katkı olabilir. * GÜNÜN SÖZÜ: Bir günün adaleti 70 yıllık ibadetten üstündür. –Hz. MUHAMMED (Yurt Gazetesi, 03.12.2013, Salı)
|