AKP İktidarı ile Fethullah Gülen Cemaati arasında başlayan kavga belge savaşlarıyla sürüyor. Bunu “büyük yarılma” olarak tanımlamak yanlış olmaz… Daha önce, Balyoz davasının temelini oluşturan belgeleri savcılığa bavulla teslim eden Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu, bu kez de AKP ve Erdoğan belgeleri açıklamaya başladı. Taraf’ın önceki günkü manşetine göre, AKP İktidarı MGK’da “Cemaati bitirme planına” imza atmış!. 25 Ağustos 2004 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararı, dershaneler üzerinden birbirine giren Hükümet ve Cemaati birbirine iyice düşman etti. Oysa “aynı fidanın güller açan dalıydılar.” * “Yasak belge” ortaya döküldükten sonra, Başbakan Erdoğan, ilginçtir, hiç açıklama yapmadı!.. Onun adına konuşan “siyasi başdanışmanı” Yalçın Akdoğan, “MGK kararı yok hükmündedir!” dedi. Allah, Allah.. “Yazılı ve ıslak imzalı” bir belge nasıl yok hükmünde olur? (Aslında buna çok şaşmamak gerekir. Çünkü, AKP Türkiye’yi öyle bir hâle getirdi ki, olmayan belgelerin varmış gibi kabul edildiği, insanların sahte ya da olmayan belgelerle zindanlara tıkıldığı bir ülkede, “olan” da “yok” sayılabilir tabii.) MGK’nın “Cemaati bitirme kararında” herkesin imzası var. “Yok, hükmünde” imiş! Yani, bir ülkenin Cumhurbaşkanı (şimdi emekli A.Necdet Sezer), Başbakanı (şimdi de aynı görevdeki R.Tayyip Erdoğan), Genelkurmay Başkanı (Erdoğan’ın “hocam” dediği Org. Hilmi Özkök), Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı (şimdiki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül), ikinci Başbakan Yardımcısı (Doç. Dr. Abdüllatif Şener), üçüncü Başbakan Yardımcısı (M. Ali Şahin. Kadroda var ama bulanamadığı için imzası yok), Adalet Bakanı (şimdiki TBMM Başkanı Cemil Çiçek), Milli Savunma Bakanı (Vecdi Gönül), İçişleri Bakanı (Abdülkadir Aksu), K.K.K. (Org. Aytaç Yalman), Dz.K.K. (Şimdi tutuklu Ora. Özden Örnek), Hv.K.K. (şimdi tutuklu Org. İbrahim Fırtına) ve Jandarma Gn. Kom. (şimdi bilincini yitirmiş hükümlü Org. Şener Eruygur) bir araya gelmiş ve “Biz yok hükmünde bir karar almak için saatlerce toplanalım ve hatıra olsun diye de imzalayalım!” demiş… Bir an için bilinç körlüğünü kabul edip, “Yazılı ve –gerçek- ıslak imzalı” bir belgeyi ülke olarak “yok, hükmünde” sayacak ve hukuka uyduracak isek; yarın birisi de çıkıp “Bu hükümet de, seçilmiş olsa bile yok hükmündedir” dese, nasıl cevap vermemiz istenir? * MGK belgesinde imzası olanlar “belge geçersizdir”, “ben tek başıma imzalamadım”, “kâğıt parçasıdır” vb. açıklama yapıyor. Onlara bir hatırlatma yapalım. Vaktiyle, sanatçı Ahmet Kaya’ya bir kendini bilmez “çatal attı” diye Başbakan Erdoğan şov yapmış, yandaşları da ortalığı birbirine katmıştı. Diyarbakır’da Barzani, Şivan Perver ve İbo ile ağlamaklı şovun ardından, Erdoğan TBMM’de ne demişti?: “Ulan hepiniz oradaydınız be!” * Şimdi yine kimileri çıkıp savunma ve yandaşlık açıklaması yaparken, kimileri de karşı açıklama yapıyor. (Tarafsız bir medyanın –yani gerçek gazetecilerin- önemi umarım bugün daha net ortadadır.) Birisi, “Hükümet bunu baskı altında imzaladı” diyor. (Oysa hükümet o MGK’da, “hocam” dedikleri Genelkurmay Başkanı Özkök de yanlarında olmak üzere 8-5 çoğunlukta!) Diğeri, “Bu tavsiye niteliğindedir, hükümet uygulamadı” diyor… Karşı görüştekilerden biri, “AKP dindaşlarına da zulüm yapıyor” diyor. (Yani, başkalarına zaten zulmediyordu, şimdi sıra bize geldi!) Diğeri, “Ben doğru yoldan ayrılırsam ne yaparsınız, diye soran Hz. Ömer’e ‘Seni kılıçlarımızla doğrulturuz’ cevabının örnek olması gerektiğini” söylüyor. Bir başkası, “MGK’da Cemaati bitirme planını, AK Parti ve Gülen’i, Misyonerleri bitirme planlarını gördük. Bir tek PKK’yı bitirme planı yok” diye yazıyor. Halk ise soruyor: “Balyoz operasyonu ‘Sultanahmet bombalanacak’ haberi üzerine başlatılmıştı. Peki, bombalandı mı? Hayır… 2004 MGK kararı da uygulanmadıysa şimdi ne olacak?” Evet, her çeşit “bitirme planı” konuşuluyor, ama, tam anlamıyla uygulamaya konan bir “Atatürkçüleri ve Cumhuriyeti bitirme planı” ise 11 yıldır tıkır tıkır işliyor!.. Atatürksüz bir cumhuriyet hedefleyenlerin ellerindeki “Alternatif karşı toplum projesi” şimdilik patlamış gibi görünüyor. *** “KURTARICI” TANRILIKTAN “ÖLÜMLÜ” TANRILIĞA..
Din mitolojisi gibi aslında bir “siyaset mitolojisinden” de söz etmek gerekir. Siyasetin zirveleri, tıpkı mitolojideki “tanrılar dağını” andırıyor. Oradaki lanetli, birbirini yok eden, kıskanan, intikam alan, iktidar peşinde koşan tanrılar siyasette de var. Bir siyasi parti iktidara gelirken “uyumsuzlarla uyum” sergileyebiliyor. Toplum kendini toparlamaya başladığında, gücünü yitireceği kaygısıyla toplumun tepesine yıldırımlar yağdırıyor. Ortaya “şeytanlar”, “kara melekler” çıkıyor. Her türlü iktidar gücü, kontrolsüz güç haline geliyor. Bu güç dini, ekonomik ve siyasi sömürünün aracı oluyor. Toplum “Bilinç hapishanelerine“ tıkılıyor. “Kur’an mümini” yerine “new-age müminlerinin” ortaya çıktığı toplumda “kurtarıcı” tanrıların, aslında vaktini bekleyen birer “ölümlü tanrı” olduğunu görüyoruz… (Yurt Gazetesi, 30.11.2013, Cumartesi)
http://www.yurtgazetesi.com.tr/olumlu-tanrilar-makale,6510.html
|