Sevgili izleyici ve okuyucularım,
Geçen hafta (09.03.2013) cumartesi gecesi 6 saat 45 dakika süren ve çok önemli bir tartışmaya sahne olan CEVİZ KABUĞU programının yankıları sürüyor.
Bu arada, Siliviri zindanında yatan Doğu Perinçek'in de programı izlediğini (veya haberlerini okuduğunu) anladık. Bugünkü (15.03.2013, Cuma) Aydınlık Gazetesi'ndeki köşe yazısına, rekor kıran Ceviz Kabuğu ile başlamış. Çok teşekkürler.
Yıllarca, "din konusunun, kısır siyasi tartışmalardan çok daha önemli olduğunu" söyledim ve yazdım, durdum. (Pek çok din programı yapılıyor ama, ben CK'nun yanı sıra, kendi üslubumla aydınlatıcı bir din programını yapmak istiyorum. KRT'de başlamıştık ama haklı gerekçeyle ondan ayrıldım.)
Lafı fazla uzatmadan, Doğu Perinçek'in yazısını aynen buraya alıyorum:
----- KUR'AN BUGÜN HUKUKUN KAYNAĞI OLABİLİR Mİ?
DOĞU PERİNÇEK AYDINLIK Gazetesi (15.03.2013, Cuma)
Usta gazetecimiz Hulki Cevizoğlu, Cumartesi geceleri Ulusal Kanal’da çok aydınlatıcı programlar yapıyor. “Fikirlerin çarpışmasıyla hakikat şimşeği çakıyor.”
Doğru görüş, her zaman yanlışlarla mücadele içinde gelişir. Doğruları yanlışlarla karşılaştırarak anlayabiliriz. Doğruları yanlışlarla yarıştırarak kanıtlayabiliriz. Tek kale maçın galibi yoktur; tadı da yoktur.
Son Ceviz Kabuğu’nda laiklik konusu tartışıldı. Soyadı sırasıyla Star Gazetesi yazarlarından Muharrem Coşkun, Maltepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Dr. Orhan Çekiç, Aydınlık yazarı E. Tuğa. Türker Ertürk, ve Akit Gazetesi Sahibi Fatih Uğurlu, programın konuklarıydı. Kıdemli gazeteci, ağabeyimiz Orhan Karaveli de telefonla katıldı.
Davetsiz konuğun soruları
Ben de programa davetsiz konuk olarak bu köşeden katılıyorum. Laikliği anlamak için yanıtlanması gereken soru şudur: Kur’an bugün hukukun kaynağı olabilir mi? Başka deyişle bugün, bankaları, uluslararası ticareti, kadın-erkek ilişkilerini, ceza yargılamasını, kültür ve sanat hayatını, özetle toplum hayatını kutsal kitaplardaki hükümlere göre düzenleyebilir misiniz? Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Fethullah Gülen beylere daha somut soralım: - Kölelik ve cariyelik kurumunu geri getirebilir misiniz? - Hırsızın elini kesebilir misiniz? - Kadının mirastaki payını erkeğe göre yarıma düşürebilir misiniz? - Dört kadınla evliliğe cevaz verebilir misiniz? - Faizi yasaklayabilir misiniz? O zaman sıcak para diktanızı nasıl sürdüreceksiniz? - Bankaları şeriat hukukuna göre düzenleyebilir misiniz? - Padişahlığı geri getirebilir misiniz?
Köleliği ve cariyeliği getirebilir misiniz
Bu soruların en çarpıcısı, kölelik ve cariyeliktir. Spartacus dizsinde izliyorsunuz, Roma ve Atina’da üretim esas olarak köle emeğiyle yapılıyordu. Diğer Ortaçağ toplumlarında ve İslam uygarlıklarında da kölelik ve cariyelik vardı. Kur’anı Kerim de, Ashab, Nisa vb surelerde kölelik ve cariyeliği düzenler. Roma için kölelik nasıl olağan ise, Muhteşem Süleyman’da da görüyoruz, İslam hukukuna göre yönetilen Ortaçağ toplumlarında da kölelik ve cariyelik yasaldı. Evet, kölelik varsa elbette azat edilmesi de vardır. Azat, köleliğin olduğu her toplumda, hukukî tasarruflardan biridir ve köleliğin varlığını gösterir. Kutsal kitaplara göre, kölelik ve kulluk yalnız bu dünyada değil, cennette bile vardır. Orada da kadın ve erkek “hizmetçiler”, “uşaklar” ve “huriler” olacaktır. Öbür dünya da bu dünyadaki nizama göre düzenlenmiştir. Başka deyişle, insanlığın kölelik ve cariyelikten öbür dünyada bile kurtulma şansı yoktur.
Padişahınızı tekrar tahta oturtamazsınız!
Laiklik işte bunun için gereklidir. Daha doğrusu gereklinin ötesinde zorunludur. Sahtekârlığın ve insanlarımızı kandırmanın âlemi yok! - Kölelik ve cariyelik kurumunu geri getiremezsiniz! - Hırsızın elini kesemezsiniz! - Kadının mirastaki payını erkeğe göre yarıya düşüremezsiniz! - Dört kadınla evliliğe cevaz veremezsiniz! - Faizi yasaklayamazsınız! O zaman küpleri nasıl dolduracaksınız? - Bankaları, çeki, poliçeyi, deniz ticaretini, hava ticaretini vb düzenlemek için Şeriat hukukundan medet umamazsınız! - Padişahınızı tekrar tahta oturtamazsınız! Bütün bunlar şu anlama gelir: Artık toplumu 7-15. yüzyılın hukukuna göre düzenleyemezsiniz.
Toplum ve din işlerini birbirinden ayırma zorunluluğu
Bugün toplum ve devlet işlerini din esasına göre düzenlemek artık mümkün değildir. Bakın bir tercihten söz etmiyoruz, mümkün değildir diyoruz. İşte Tayyip Erdoğan ve Abdullah Güllerin saltanat devrindeyiz. Onları dincilikte yetersiz buluyorsanız, en katı Şeriatçıları tahta oturtunuz, yine de toplumu ve devleti din esasına göre düzenleyemezler. Bırakalım Kemalist Devrimi yaşamış olan Türkiye’yi, yeryüzünün hiçbir yerinde böyle bir şansları yoktur. Dünyayı yeniden öküzün boynuzları üzerine oturtabilecek bir güçleri yoktur ve olamaz.
Laiklik, bir icat değildir; zorunluluk olarak çıktı.
İnsanlık, Ortaçağdan çıkarken, Tevrat, İncil veya Kur’an’ın düzenlediği toplumsal-ekonomik ilişkilerin içine sığmayan bir eşiğe gelmişti. Bu durumda din işleri ile devlet ve toplum işlerinin birbirinden ayrılması zorunlu idi. Ve ayrıldı. Laiklik, yalnız devlet ve toplum işlerinin birbirinden ayrılması değildir. Devleti din esasına göre yönetemeyeceğiniz gibi, toplumu da din esasına göre düzenleyemezsiniz. Zaten devlet, toplumu düzenleyen örgütlenmedir.
Peki bu laiklik düşmanlığı nedir
Bugün toplumu ve devleti din esasına göre düzenlemek mümkün olmadığı halde, bu ısrar, bu inat, bu bağnazlık, bu yobazlık nedir? Bu bağnazlık, Allah için ve din için değildir. Bu yobazlık, Allah ve din adına saltanat kurmak içindir. Bu laiklik düşmanlığı, çıkar içindir; toplumu Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün hep vurguladığı gibi “Allahla aldatmak” içindir. Bu dincilik, milletin alın terini gaspedip İsviçre bankalarında 8 Milyar dolarlık hesap açmak içindir.
YARIN: İLAHİYAT PROFESÖRLERİ İLE İSLAMIN TARİHSELLİĞİ ÜZERİNE UNUTULMAZ BİR SOHBET
Kaynak: http://www.ulusalbakis.com/kuran-bugun-hukukun-kaynagi-olabilir-mi.html/
|