16 Mart 2011 Çarşamba Yeniçağ Gazetesi
|
SATILIK ORDULAR! |
Önce hedef “Müslüman Irak” idi. Sonra “Akdeniz’e kıyısı olan” Arap ülkeleri hedefe oturtuldu. Tunus, Mısır, Libya.. En son olarak “Kızıldeniz ve Basra Körfezine kıyısı olan” Arap ülkelerinde isyanlar çıkarıldı. Yemen’de, Bahreyn’de, Suudi Arabistan’da.. Hepsine aynı gerekçe bulundu: “Bunlar diktatör!” E doğru da, yıllarca bunları sen desteklemedin mi? Amerika sana diyorum, sana! Önceki ABD Başkanının aile şirketleri bu Arap ülkelerinin liderleriyle ve dünya çapındaki dev şirketleriyle ortaklık yaparken “diktatör değillerdi de” şimdi mi diktatör oldular? ABD bu ülkeleri istediği gibi kullanırken, Saddam”la ve diğer “darbeci” krallarla işbirliği yaparken sorun yoktu da şimdi mi çıktı, vs.
ORDULAR SATIN ALINIYOR!
Asıl üzerinde durulması gereken, bu ülkelerde sözde “halk ayaklanmaları” nasıl bu kadar kolay oluyor? “Muhalifler”(?!) nasıl silah bulup da o ülkenin ordusuna karşı koyabiliyor? Ya da Irak’ta olduğu gibi “bir tek kurşun atmadan” ordu nasıl teslim oluyor?.. Ta yıllar önce, Irak olayında söylemiş ve yazmıştım: Ordular satın alınıyor! Yoksa, bir tek kurşun atmadan bir ordu teslim olur mu? Bakınız, dünkü gazetelerde Libya’daki durum vardı. Libya’da Kaddafi’nin 1969’dan beri sağ kolu olan General Abdül Fatah Yunus “saf değiştirmiş”(!) muhaliflerin yanına geçmiş. “Muhalif” denen e ne olduğu bilinmeyen silahlı grupların başında harekât yönetiyormuş. İşte yıllar önce dediğim buydu. Eğer bir ordu şantajla, parayla ya da kandırmaca ile satın alınmazsa, o ülkede “dış operasyonlar” yapılamaz. Dün Irak Ordusu satın alınmıştı ve ülkesini işgalcilere teslim etti, bugün Mısır Ordusu satın alındı ve “post modern silahlı darbe” yaptı, iktidara oturdu.
EMPERYAL GÜÇLERİN YENİ YÖNTEMİ
Emperyal güçlerin çağımızdaki yöntemi artık alttan alta, sinsice, yıllar içinde ordu yönetimine geleceklere kancayı atma, onları ele geçirme ve günü geldiğinde kullanmaktır. Yoksa, bir ülkede “siviller” nasıl ağır silahlara sahip olabilir, çok bilgi ve tecrübe gerektiren o silahları nasıl kullanır, cephaneliklerin yerini nerden bilir de ele geçirir, vs. Alınması gereken ders budur. Televizyon tartışmacılarının gözden kaçırmaması gereken budur. Ama bir teki (...bile demeyelim), çoğu bunu nedense dile getirmez. Dikkat ediniz, bundan sonraki ülkelerde de ordunun sesini duyamayacaksınız, ta ki iktidar devrilip kendisi iktidara oturuncaya kadar. “Kendisi” dediğimiz de, aslında “emperyal dış güçler”dir.
HAYAT DEĞİRMENİ
ODAİJİ Nİ. Japonya’daki deprem ve tsunami için “Geçmiş olsun” diyorum.
|
|
Puan
Durum |
: |
|
|
|
|
Düşünce / Yorum
(1 Mesaj
Gönderilmiş) |
|
-
Atila Ulgar - 19.03.2011 21:12:50
|
Her ülkenin,ülkesini koruyan eli-gözü - kulagi - ayagi olan binlerce calisani yok mu? Ülkelerde bütün bunlar olurken onlar ne yapmakta idiler.Kaldi ki,bir ülkeyi yöneten yönetici kendi halkina cefa cektiriyor sa o halk disaridan gelecek akimlara karsi acik düsmüstür zaten.Sözlere kanar.Cünkü ugrunda savasacak bir deyeri kalmamistir yalniz ve ancak kendi cikari kalmistir.Iste kisi cikarciliginin yarattigi korkunc gercek budur.Ülkeyi yönetenler kendi cikarlarinin yaninda yönetilenlerin cikarlarini gözetmez ve baski altina alirsa kacinilmaz son aci olur.Bu gün Ortadogu ve Kuzey Afrikada yasanilanlar kisi cikarciliginin son asamasi.Bakar misiniz?Bu ülkelerin tamamida Islam.Hic yakisik aliyor mu?Dinimize baktigimizda adalet-sevgi,saygi,hosgörü bütün güzellikleri kucaklayan bir din ama yönetenler her ne hikmetse bu hasletlerden bihaber.Hepsi karun kadar zenginhalk sefilleri oynuyor.Sonuccikarcilik her cagda aci sonuclar getirir. |
|
Düşünce / Yorum Yaz |
|
|